İlim Yolu
Âlem büyükte insanın hudutları küçük müdür. Kendin için yaşa öğüdü ne kadar cilalansa da insanı o büyük zenginlikten koparan yoldur. İnsan etkileşimle, hareketle ve birliğin içindeki muhabbetle kendi sınırlarının dışına çıkar ve o büyük âlemin içinde dolaşabilir. Köşeye kıstırılmış ruhlarımız yüzünden çaresizlik bunca imkânın içinde varlık bulabiliyor. Göstermelik hayatların fakirleştirdiği ruhlarında hiçbir canlıya faydası olmuyor. Bitecek, düzelecek dediğimiz noktada bir basamak daha aşağı doğru inmemiz, kendimize oyuncak ettiğimiz hayat yolumuzun eseri. Âlem sırlarını vermek için çaba gösterirken insan ona sırtını döner ve anlamak yerine oynamayı seçendir.
Her hal geçişi içindeki bilgiyi almaktır yolcunun görevi. Çünkü yeryüzünde ruh başka hayat başka frekanstan çalışır ve yaz yağmuru başka kış başkadır. Hayatta bir şeyler değiştiğinde ya da beklenmeyen dalgalanmalar olduğunda korkuyu yaşayan zihindir. Oysa ruh dalgalanmalara alışık bir tabiat içinde uyum sağlayandır. O güçlü ve kırılmaz yanımızdır aslında fakat zihnimiz algıyla zayıflatılan ve yönlendirilebilen yanımızı oluşturur. Sonra bir bakarsın olmak istediğin yer başka olduğun yer başkadır. Bundan dolayıdır ki hayatımızın resmine bakmak cesurca başka yöne gitmiş olan kurgularımızın karşısında durabilmemize bağlıdır.
Günümüz dünyasında popüler olan, inanan, inanmayan ve hatta dalga geçenlerin bile temas ettiği bir konu olan enerjiler ve ritüeller karmakarışık bir hal almış durumdadır. Bu konuların gelmiş olduğu doğru kaynaklara ve öğretilere bakarsanız, çalışmaların hiç birinde bugünkü yapılış amacını göremezsiniz. Aynı şey meditasyon içinde geçerlidir.
Bir enerji çalışması bir kişi için bile aylar öncesinden hazırlanır, kişinin hayat örüntüsü çıkarılır ve sonrasında ona uygun anahtar bulunarak bir çalışma yapılabilir hale gelmektedir. Genel anlamda herkesin faydalanacağı şekilde nasip, kısmet, bolluk ve bereket getireceği düşünülen çalışmalar aslında yoktur. Sayı ya da iptal gibi kelimeleri tekrar ederek insan kendi hayat kurgusunda etkileşim sağlayamaz. Meditasyon ise kazanılan ruhsal ve zihinsel bilginin içselleştirilmesi için yapıla bilinir. Rahatlamak ve stresten kurtulmak için meditasyon yapılmaz.
Bu konulara olan yönelim öncelikle yüksek etkileşim yaratmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa gerçek manada gerçekleşecek olan bir öğretiyi yaşamak zor ve zahmetli bir süreçtir. Ayrıca öğretilerin yetkinliği ustanın sabrı ve emeği ile ölçülebilir. Yıllar içinde pek çok kez belirttiğim gibi gelişim ve dönüşüm hikâyeleri yaratmak seans mantığına uygun yapılarda değildir…
Kendi güçlerinizi keşfetmeniz belli noktalarda kendinizi test etmeniz ve zorlamanıza bağlıdır. Simya yolculuğunda kişi kendisi ve hayatıyla ilgili büyük bir mücadeleye başlamıştır. Simyaya yeni başlamış birinin istek ve hevesi aslında yaşamımız içindeki tüm başlangıçların amaca ulaşması için gereken heves ve istektir. Bu başlangıcı yapılan her şeyin başarıya ulaşması için gerekli olan enerjiyi ortaya çıkartır. Kişiyi kendini keşfetme sürecine yönlendirmeniz gerekmektedir. Simya eğitiminin en öncelikli hedeflerinden birisi budur. Böylece kişi kendi özüne doğru başlamış olduğu büyük yolculukta tüm güçlerini, zayıf noktalarını ve ne yapması gerektiğini bulmuş olur. Hepimiz bu dünyaya bir sebeple farklı özelliklerle geldik. Kendimiz ve yaşam amacımızla uyum içinde yaşamayı öğrenmek bir insanın alabileceği en büyük hediyedir. Hayallerinizin farkına varmak ve yaşamak istediğiniz hayatı yaratmak, yaşam amaçlarınızı gerçekleştirmek için hedefler koymayı gerektirir. Simya hedeflere ulaşmak için rehberlik eder. O çalışan bir sisteme sahiptir. Bu sistemde kişi geçmiş ve gelecek arasında kurgusal bağlarını keşfederken sıfırın enerjisini, sessizliğin dilini ve enerji dengeleme prensibini öğrenir. Hepimiz bir arayış içindeyiz ve aradığımız şeyi çevremizde ya da uzaklarda arıyoruz. Öyle zannettiğimiz içinde genelde sonuçsuz kalıyoruz hayatın içerisinde. Bunun için kimse hislerine başvurmayı denemiyor ve onlara güvenmeyi tercih etmiyor. Oysa insanın gerçekten güçlü olduğu yer hisleridir. Onu hayatındaki mucizelere sadece hisleri götürebilir.
Elementler
Hava elementi:
Günlük yaşantımızda enerjimiz yediğimiz yemekten dinlediğimiz habere kadar pek çok etkenle akışını değiştirebilir. Buda bizlerde duygu durum olarak ortaya çıkar. Enerjimizin bir noktada tıkanması ise fiziksel rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu özellik insanlarda nefes almak gibidir ve çoğunlukla farkında değilizdir. Bizler hayatta kalmamızın en büyük işlevi olan nefes almayı hiç hatırlamayız fakat yüzlerce kez tekrarlarız. İşte tamda bu noktada enerjimizi günlük hayatımızda nasıl basitçe düzeltebileceğimizin gerçeği yatar. Oda nefes almayı hatırlamaktır. Evet, hepsi bu nefes aldığınızın farkında olun günde bir kez bile hatırlarsanız enerjiniz düzelmeye başlayacaktır.
Su elementi:
İkinci basit sırrımız ve farkındalığımız ise vücudumuzun büyük bir bölümünü oluşturan su elementi ile ilgili. İşimiz yine son derece basit. Kendimize beş dakika zaman ayırıyoruz ve vücudumuz içinde bulunan suyun sorunsuz bir şekilde tüm vücudumuzu dolaştığını hissetmeğe çalışıyoruz. Kimi hastalıklar ve depresyonların bu akış içerisinde tıkanıklara yol açtığını ve kendi gücümüzle bu tıkanık noktaları açabileceğimizin ve kendimizin şifacısı olabileceğini de unutmayalım. Temel anlamda çakra açma işleminin de başlangıcı sayılabilir aslında. Fazla değil günde beş dakika size iyi gelecektir.
Toprak elementi:
Toprak elementinin denk geldiği nokta ise maddesel anlamındaki vücudumuzdur. Gerek eğitim sistemimizden kaynaklı gerekse ilgisizlikten dolayı aslında hiç birimiz vücudumuzu yetirince tanımıyoruz. Sadece yaptığı işle ilgiliyse insanlar anatomiye ilgi gösteriyorlar. Oysa vücudumuzu tanımak aslında son derece önemli çünkü onu kontrol edebilmek ve ona doğru enerjiler gönderebilmek onu tanımaktan geçiyor. Bu yüzden gün içerisinde bir on dakika da ona ayırın ve vücudunuz için biraz araştırma yapın. Tabi bu sağlık içinde son derece önemli. Aslında yurt dışındaki gibi orta öğretimde anatomi dersi olsa çok daha güzel olurdu ama maalesef bu tür konuları önemsemeyi beceremiyoruz.
Ateş elementi:
İlk üç elementin daha somut olgulardan oluştuğunu gördük. Dördüncü elementte soyut bir kavram olan duygularımıza geçiyoruz. Maalesef en başarısız olduğumuz ve anlayamadığımız konulardan bir tanesi de budur. Basit bir örnek verecek olursak gün içerisinde nasıl olduğumuzu soruyoruzdur birbirimize ama nasıl hissediyorsun sorusu aklımıza hiç gelmez. İster arkadaş ister aile olsun onların hisleriyle çok az uğraşırız. Uğraştığımız zamanda genelde anlayamayız çünkü kendi duygularımıza olan ilgimiz bile çok azdır. Oysa insan gün içerisinde bir saatten diğer saate geçinceye kadar bile onlarca duygu durumunun içinden geçer.